9 Eylül 2008 Salı

Hitler Ressam Olsaydı?

Adolf Hitler..acımasız, cani bir lider. Sanatın da tek başına insanı kötülük yapmaktan alıkoyamayacağını göstermiştir. Irkçılık tutkusu politika tutkusu ile birleşince, ressam olma düşlerini bir kenara itmiştir. Kendisi memur olan, oğlunun da memur olarak rahat bir yaşam sürmesini isteyen bir babanın oğluydu. Babasını çocuk yaşta kaybetmesine rağmen, babasının en büyük arzusunu gerçekleştirme fikrine şiddetle karşı çıkmıştır. Babasının erken ölümü, ciğerleriyle ilgili rahatsızlığı nedeniyle liseye bir yıl ara vermesi onu resime daha da yaklaştırmıştır. Memur olmayacaktı, o çok iyi bir ressam olacaktı. O zaman ne Alman ırkçılığı ne de Yahudi düşmanlığı fanatik boyutlarda belirmemişti beyninde.
Hitler, Güzel Sanatlar Akademisi resim bölümüne başvurduğunda bir red, bir de çalışmalarını mimarlık üzerinde değerlendirmesi yönünde bir tavsiye aldı. Ancak, mimarlık için eğitim altyapısı yeterli değildi. Bir süre uğraştı, ancak annesinin rahatsızlığı da araya girince, mimarlık içinde red cevabı aldı. İnsan düşünmeden edemiyor, kabul edilseydi 2. Dünya Savaşı çıkar mıydı? Bazen bir insanın kaderi, milyonlarca insanı hatta bütün dünyayı rüzgarının önüne katıyor.
Ondört, onbeş yaşlarındayken Avusturya’daki Yahudileri Almanlardan ayırt edemiyordu bile. Hatta zaman zaman Yahudi aleyhtarı yayınları okudukça onlara haksızlık yapıldığını düşünüyor, içten içe bu yayınlara bir antipati besliyordu. Ancak, bu yayınları dikkatle incelediğinde bir takım araştırmalar yapmaya karar verdi ve bu yahudi aleyhtarı yayınların sahiplerinin de yahudi olduğunu öğrendi. Bu şaşkınlık zamanla yerini anti-semitizme bıraktı. Önceleri ikna kabiliyetine güvenerek, sürekli yahudilerle konuşuyor, onları ikna etmeye çalışıyordu. Ancak, yeterli birikime sahip olmadığını farketti. Yoksullukla mücadele ettiği o yıllarda bazen şantiye işinde çalışıyor, bazen de resim yeteneğiyle para kazanıyordu. Aç kalma pahasına da olsa kazandığı parayla kitaplar alıyor, operalara gidiyordu. Çok fazla okuduğu o dönemlerde, Yahudilerle tartışmanın ne kadar zor olduğunu, kaçak güreştiklerini vs tespitlerini “Kavgam” kitabında yazmıştır. Bu kitapta, dine dayalı anti-semitizm karşıtlığından, ırkçılığa dayalı anti-semitizm destekçiliğine nasıl geldiğine dair ayrıntılara yer vermiştir. Yahudiler hakkında kesin yargılara varmadan, kendince bir vicdan muhasebesinden geçmiştir.
Hitler gibi bir Yahudi düşmanının, beşikten itibaren ırkçı bir ortamda yetişmiş olması gerektiği düşünülürken, Yahudi antipatisinin 20 li yaşlarında oluşmaya başlaması ve bu derece insanlık dışı eylemlerle fanatizm boyutunda yaşanması bir hayli düşündürücüdür.
Birinci Dünya Savaşı’na gönüllü olarak katılmış. Savaşın kötü koşullarından diğer arkadaşları gibi şikayet etmek yerine sanat ve tarihten konuşmayı seviyordu. Liderlik vasıflarını taşımadığı gerekçesiyle rütbesi yükseltilmedi. Ancak, er seviyesindeki bir asker için alınması zor bazı nişanlar aldı.
Birinci Dünya Savaşı sıralarında henüz bir alman vatandaşı olmamasına rağmen, iyi bir vatansever olmaya başladı. Dünyaya geliş sebebinin Almanya’yı kurtarmak olduğuna inanıyordu. Hitler’in kendisinin ilahi bir güçle özel olarak korunduğu inancı vardı. Kendisinden önceki iki kardeşinin ölmesine rağmen onun yaşaması ve birinci dünya savaşı sırasında içinden gelen bir sesle bir bombadan kurtulması bu inancını daha da perçinlemiştir.
Versay Antlaşması, Almanya için oldukça ağır koşullar içeriyordu. Hitler ve partisi, bu antlaşmayı imzalayanlar hakkında “kasım suçluları” tabirini kullanarak, bütün fatura bunlara yüklenmiştir. Bu yolla insanları etkilemeyi başarmıştır. 1924 yılında hükümeti devirmeye çalışmış ancak başarılı olamamış, daha sonra bu nedenle tutuklanmıştır. Cezaevinde “Kavgam” adlı kitabını yazmıştır. Dine dayalı anti-semitizm karşıtlığından, ırkçılığa dayalı anti-semitizm destekçiliğine giden yolunu ve bunun gerekçelerini bu kitapta yazmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın ünlü isimlerinden İngiltere Başbakanı Churchill “Eğer Hitler’in Kavgam adlı kitabını ciddiye alarak okumuş olsaydık, 2. Dünya Savaşı’nın çıkmasına engel olabilirdik.” demiştir.
Serbest kaldıktan sonra, parti çalışmalarına ağırlık vermiş, iktidara gelince yasama ve yürütme erkini birleştirerek kendisini Alman ırkının büyük lideri ilan etmiştir. Tüm halkı Alman ırkının üstün ırk olduğuna inandırmış. Ülkedeki yahudiler ve diğer azınlıklar, hatta Alman ırkını iyileştirmek için binlerce zihinsel engelli insanı öldürtmüştür.
Hitler, tüm Almanları aynı çatı altında toplamak amacıyla önce Avusturya, Çekoslavakya sonra da Polonya’ ya savaş açmıştır. Bu işgallerin sonucu olarak batı Avrupa ülkeleri ile Rusya’yı karşısına almıştır. Birçok tarihçiye göre, yenilginin sebebi Napolyon gibi Rusya’ya kış mevsiminde savaş açması, savaşın çok geniş bir bölgeye yayılması ve ABD’nin de savaşa dahil olması. Sovyet Güçleri Alman ordusunu temizledikten sonra Avrupa içlerine ilerlemeye başladı. Hitler hiçbir şekilde düşmanlarla anlaşmaya yanaşmadı.
Sovyet güçleri Münih’e girdiğinde,teğmenleri kaçmasını önermelerine rağmen buna yanaşmadı. Hükümet binasına yaklaştıkları sırada, bir gün önce evlendiği eşi ile birlikte intihar etti. Cesetleri, yardımcıları tarafından bir bomba kraterine konularak yakıldı ve Hitler’in isteği üzerine köpeği de zehirlenerek öldürüldü.
Hitler’in bir cani olduğu tüm dünyaca tescillenmiş, tartışma götürmeyen kabul edilmiş bir gerçekliktir. Ancak, iyi bir insan olmasa da ikna kabiliyeti ve iyi kullandığı vücut dili ile insanları etkileme gücüne sahipti ve bunu çok iyi kullandı. İnsanları etkileme sanatının ne kadar kuvvetli bir silah olduğunu ve fanatizmin ne kadar uzak durulsa o kadar iyi olunası bir durum olduğunu dünya bir kez daha anlamıştır. 02.08.2008
Filiz İĞDE

Hiç yorum yok: